Rüzgârın savurduğu sonbahar rengiydi yaprakların sesi. Umutluydu hava ve şüphesiz yapraklar yeryüzünün neresine sürüklenirse sürüklensinler hep aynı hisle sevileceklerdi. Geleceği anlatıyordu baharda yeşeren dallar ve uzuvları bir evin penceresinden içeri alınmayı bekliyordu. Ancak bunu hisseden insanlar, yaşamın onlara sunmaya hazırlandığı güzelliklerden haberdardı. Çünkü hissetmek, solmuş bir çiçeğe can vermek gibiydi. Hissetmek tüm hislerin en derin mirasçısıydı, yazılmış bütün hikâyelerin en başında hissetmek vardı; iyiyi, güzeli ve gerçeği...